Elementler Üçlemesi : Kızıl Gökyüzü
Yönetmen Pedzold Kızıl Gökyüzü’nde, dünya meselelerini dört karakter üzerinden yalın bir dil kullanarak işliyor. Hikayedeki basitlik, nesnelerin varlığı ve karakterlerin doğallığı sayesinde görkemli bir şölene dönüşüyor.
Yönetmenliğini ve senaristliğini Barbara, Transit, Undine gibi sevilen filmlerden tanıdığımız Christian Pedzold’un yaptığı Kızıl Gökyüzü, 73. Berlin Film Festivali’nde Gümüş Ayı Büyük Juri Ödülü’nün sahibi oldu. Pedzold’un doğal element üçlemesinin ikinci filmi olan Kızıl Gökyüzü, Baltık Denizi’nin kıyılarında bir kasabada geçiyor. Üçlemenin ilk filminin Undine olduğunu da hatırlatalım.
Filmde Paula Beer, Thomas Schubert, Langston Uibel, Enno Trebs, Matthias Brandt gibi oyuncular yer alıyor. Film 1 saat 43 dakikalık süresi boyunca arka plan olarak kullandığı orman yangınlarıyla seyirciyi iklim meselelerinden yakalamaya çalışıyor. Filmde iklim değişikliği fikri her daim var olsa da, filmin asıl hikayesi bu değil.
Karakterler Üzerine Bir Film İnşa Etmek
Film, eski iki arkadaş olan Felix (Langston Uibel) ve Leon’un (Thomas Schubert) , Felix’in ailesine ait olan yazlık evine gitmeleriyle başlıyor. İlk kitabını yayımlatmayı başarmış Leon ve arkadaşı Felix’e Nadja (Paula Beer) ve Devid (Enno Trebs) katılıyor. Kızıl Gökyüzü, birbirinden farklı kişiliklere sahip dört insanı bir araya getiriyor ve anlatısını tamamen karakterler üzerine inşa ediyor. Film, dört kişilik gibi dursa da aslında hikayenin ana karakterlerinin Nadja ve Leon olduğunu kısa sürede anlıyoruz. Felix, Leon’a göre çok daha pozitif ve dışa dönük biri olarak değerlendirilebilir. Leonsa, kendi ördüğü duvarlar arkasında, münzevi bir hayat sürmekten memnun görünüyor. Nadja ve Devid’in varlığı Felix’e keyif verirken, Leon için büyük bir probleme dönüşüyor.
Hikayedeki karakterlerin aynı doğrultuda ilerlememesi ve hikaye yaşanırken geçirdikleri dönüşüm, iklim değişikliğinin etkileri gibi kolaylıkla gözlemlenebiliyor. Orman yangınlarının ana karakterlerin uzağında olması, Leon’un davranışsal yansıması gibi. Ondan uzakta olan bir sorunla yüzleşmesine gerek olmaması Leon’un belirgin bir karakter özelliği olarak öne çıkıyor; ancak filmin finalindeki trajediyle Leon bir kırılma yaşıyor. Bu kırılmanın anlatılış şekli ve edebiyatla kurduğu bağ Pedzold’un anlatım gücünü ortaya çıkarıyor.
Doğanın ve İnsanlığın Ruhta Bıraktığı Kırılganlıklar
İnsanlığın bütününü, Pedzold’un Kızıl Gökyüzü filminde yarattığı dört karakter olarak değerlendirirsek; Leon karakteri insanlığın egoist tarafına bir gönderme gibi görünüyor. Bencil, karamsar, ukala, memnuniyetsiz… Leon’un film boyunca izleyiciye anlatılış şekli genel olarak bu yöndeyken; onun tam zıddı olarak hikayede yerini alan Nadja karakterinin güler yüzlülüğü, anlayışlı olması, birlik ruhuna inanması ve başkaları için güzel bir şeyler yapabilen sevgi dolu bir insan oluşu insanlığın olumlu yüzü gibi değerlendirilebilir. Çok fazla bahsedilmese de Devid ve Felix de ırklar ve cinsiyetler arası bütünleşmeyi, aşkın ve uyumun somut halini, eğlenceli bir insanlık profili olarak çiziyorlar.
Dışarıda yanan bir dünya varken, kendi küçük kırsal evlerinde varlık sürdüren karakterler arasında, yangının yön değiştirmesiyle kırılmalar yaşanmaya başlıyor. Leon’un baştan beri burnu düşse eğilip almayacak tavrı, yerini zorunlu bir sessiz utanca bırakıyor. Kendisinden aşağı gördüğü kişinin gerçekliğiyle yüzleşirken, asıl yüzleştiği durumun hisleri olduğunu da fark ediyor. Yaşadığı aşağılanmadan sonra gelen rahatlama hissi belki de onu itiraf etmeye götüren en temel neden olarak sayılabilir.
Sinema Dili Olarak Sadeliği Seçmek
Pedzold Kızıl Gökyüzü’nde, dünya meselelerini dört karakter üzerinden yalın bir dil kullanarak işliyor. Hikayedeki basitlik, nesnelerin varlığı ve karakterlerin doğallığı sayesinde görkemli bir şölene dönüşüyor. Pedzold bu kez hayaletli yollardan yürümek yerine, canlılar dünyasındaki noksan basitliklere değinmeyi seçiyor. Teknolojinin ve insanoğlunun geldiği son noktada bizi nasıl bir yıkım bekliyor düşüncesini akıllardan eksik etmeden, ruhlar arası temas kurmayı kendine görev ediniyor. Tabii bunların bütününü Pedzold kendi yöntemleriyle yapıyor.
Son zamanlarda sinema dilini böyle sadelikle kullanarak ortaya nefis bir iş çıkartanlar arasında Aki Kaurismäki’yi sayabiliriz. Fallen Leaves için duru bir anlatımı olan, anlatmak istediğini tek bir sahnede doruklara çıkaran nadide bir film olarak izleyicinin aklında yer etti diyebiliriz. Sinema için bir süredir yavan zamanlar geçirirken, 2023’ün bir sinema yılı olarak hatırlanacak olmasının keyfini yaşıyoruz.
Yönetmen / Senaryo : Christian Petzold
Görüntü Yönetmeni : Hans Fromm
Kurgu : Bettina Böhler
Oyuncular : Thomas Schubert, Paula Beer, Langston Uibel, Enno Trebs, Matthias Brandt, Jennipher Antoni, Esther Esche, Ralph Barnebeck, Mario Fürstenberg, Assunta Hamm, Markus Schweiger, Sven Tarnowski
Almanya / Romantik-Dramatik Komedi / 102 Dk.